Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikası Komitesi Başkan Yardımcısı Mehmet Uçum, “Pazar günü bir yazı: Terör saldırısı ‘tarihi fırsat penceresini’ kapatamaz!” başlıklı yazısı ile Türkiye gündemindeki son konulara değindi.
“PANİK YAPTILAR”
Yazısını sosyal medyada paylaşan Mehmet Uçum şu ifadeleri kullandı:
“Bahçeli’nin açıklaması ve Sayın Cumhurbaşkanımızın bunu tarihi bir fırsat olarak tanımlaması karşısında terörü yönetenlerin ve kullananların nasıl paniğe kapıldığı, TUSAŞ’a yapılan saldırıdan anlaşılıyor.
Türkiye’nin hamle yaptığı anda yaşanan terör eylemi, devletin terörü bitirme kararlılığına yönelik tehlikeli bir saldırıdır. Bu alçaklık, Devletin kararlılığını zayıflatmak şöyle dursun, onu güçlendirir ve güçlendirir. Toplum ise terörün sona erdirilmesi ve kardeşliğin güçlendirilmesi girişimini desteklemekte ve bunu milli birlik ruhuyla ileriye taşımaktadır.
“ESKİ TARZ VE YENİ TARZ ÇÖZÜM SÜRECİNİN OLMADIĞI AYRICA DİKKATE ALINDI”
Nitekim Ankara’daki terör eylemine devlet güçlerinin verdiği sert ve kararlı tepki, kamuoyunun yoğun tepkisi ve siyasi çevrelerin çoğunluğunun hızlı ve net kınama tavırları, Cumhur İttifakı’nın “tarihi açık fırsat penceresi”ni ortaya çıkarmıştır. “Devletin israfı olmaz. Sorunun terörle mücadeleyi etkileyecek bir yanının olmadığı açık, her halükarda uygulama bu şekilde işliyor. Ayrıca görünen o ki bu tarihi fırsat penceresi, Türkiye’de bir çözüm süreci değil. eski veya yeni tarzda.
Terörle mücadelede Devlet; Irak ve Suriye’deki terör unsurlarını ayrı ayrı ele almak mümkün değildir. Terörle mücadelede “organik bütünlük” yaklaşımı zayıflatılamaz. Böyle bir zayıflık bekleyip buna göre plan yapanlar hayal kırıklığına uğrayacaktır. Yurt içi ve yurt dışındaki tüm terör unsurlarının hedef alınması devletin bu konudaki ilkeli yaklaşımından asla vazgeçmeyeceğini göstermektedir.
Gerçek şu ki, Türkiye’ye karşı kullanılan terör unsurları, Kürtleri insan kaynağı olarak kullanmaya çalışan ve bunu yapamasalar da Kürt kimliğini sömüren emperyalist güçlerin, özellikle de ABD’nin aylık maaş verdiği paralı asker çeteleridir. . Başka bir deyişle paramiliter güçlerdir. Bunlar bir Kürt hareketi olarak tanımlanamaz, Türkiye’de demokratik siyasette ve demokratik kalkınmada asla yeri ve rolü olamaz. Bu terörist unsurların Kürtlerin gözünde gerçek bir meşruiyeti yoktur. Görünen kısmi meşruiyetin ortadan kalkması kaçınılmazdır.
Şunu bilinmelidir ki; Ortadoğu coğrafyasının geleceği, Türkiye’nin milli güvenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit edecek hiçbir sürece, seçeneğe ve yapıya açık olamaz. Türkiye buna izin vermeyecektir. Türk devletinin bu konudaki kararlılığı, sınır kabul etmeyen caydırıcı askeri gücü ve aralıksız mücadelesi Türk milletinin teminatıdır.
Bahçeli’nin Öcalan’ın Meclis’teki demokratik grupla konuşması yönündeki önerisi aşırı bir benzetmedir. Bahçeli zaten bunu ve “umut hakkını” terörün bitmesine, terör örgütünün lağvedilmesine, teröristlerin devlete teslim edilmesine tabi kıldı. Bu koşulların gerçekleşmesi veya geri dönülemez biçimde gerçekleşmesi sürecinde uç örnek olarak ifade edilenlerin anlamı ancak bu koşullar altında anlaşılabilir. Üstelik bu kısım eserin asıl kısmı değil, tali kısmıdır. Önemli olan; Terörün sona ermesi, terör örgütünün tasfiye edilmesi, teröristlerin devlete teslim edilmesi ve güvence altına alınması. Bu bağlamda geliştirilen terörle mücadele stratejisinde; Herhangi bir çözüm süreci, müzakere veya ateşkes olmayacak.
Önemli olan, Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, “Cumhur İttifakının açtığı tarihi fırsat penceresinin kişisel hesaplara kurban edilmemesidir”.
Meselenin özü terörsüz, şiddetsiz bir Türkiye’ye ulaşmaktır. Görünüşe göre bu da mümkün. Bu fırsat; Devletin terörü ortadan kaldırma sürecine katkıda bulunması gereken ve terörün vesayetinden kurtulması gereken siyasi yetkililer tarafından doğru kullanıldığında infaz hukukuna ilişkin konular elbette tartışılabilir.
Herkesin kabul edebileceği gerçek şudur: Terörden arınmış, şiddetten arınmış bir Türkiye hedefine ulaşıldığı bir ortamda, ikinciye uygun yeni bir anayasayı ilk hazırlayacak olan TBMM olacaktır. Kapsayıcı, Türklerin, Kürtlerin ve herkesin kendini ait hissettiği, çok gelişmiş hakları içeren, halkın onayına tabi olacak Cumhuriyet yüzyılı, Türkiye yüzyılı “Orada uygulama imkânı güçlenecek” Dört maddenin ilkelerine ve demokratik kazanımlarına dayanmaktadır.”